8 Nisan 2014 Salı

ASALET, SUKUNET, CESARET ŞEHRİ EDINBURGH

Gönderen Mrs Little Sunshine zaman: 01:14 0 yorum
İngiltere'ye dil eğitimi için gittiğimiz bir Ağustos ayında, daha önceden hiç planını yapmadan ani bir kararla Edinburgh'u ziyaret etmeye karar vermiştik. İskoçların sessiz, yemyeşil gözlü, asil kızı Edinbra ile tanışmaya gidecektik!


Son anda karar vermiş olmamız, yolculuğun otobüsle gerçekleşmesine neden olmuştu. Uçak biletleri ve otelleri incelerken gitmek istediğimiz hafta sonunda hiçbir yerin boş olmadığı gerçeği ile karşılaşmamız can sıkıcı görünmüştü. Oysaki bilmediğimiz şey Edinbra ile tanışmaya gittiğimiz tarihin festival tarihi ve yılın en güzel zamanının olduğuydu.





Şehre ulaşır ulaşmaz,  tam bir açık hava müzesine geldiğimizi ve soğuk havalara rağmen  bu bölgenin insanlarının sıcaklığını hissetmiştik. İskoçları çok sevmiştim!

Bu yazı bir  gezi rehber olmayacak ancak eminim ki size de ilham verecektir. Farklı kültürleri solumak, bilmediğiniz şehirlerin sokaklarında kaybolmak, kısa bir süre de olsa hayata ait kısıtlayıcı bağlardan kurtulmak, tam bir "turistik meditasyon" yöntemi :).

Ve tatatataaaaaaammmmm işte karşınızda Edinbra;

Şimdi ismini anımsamadığım son anda oda bulabildiğimiz küçük bir şatoyu anımsatan otelimiz.



Edinburh kalesi "Brave Heart" filmindeki sahneleri ile tanınan ve İskoçların cesaretini yansıtan muhteşem bir manzaraya sahip.


,

The Elephant House: Harry Potter'in yazarının hayatının zor bir dönemini atlatıp kitabı yazdığı kafe olarak ünlenmiş, turist akımına uğrayan bir yer.



Avrupa'nın kuzey kapısı olan  Edinburgh, kaldığımız otelden, gittiğimiz kafelere, gezdiğimiz parklara kadar her yeri ile  asalet timsali, aşık olunası, geçmiş ile bugün arasında bir köprü, bir masal şehri..








 Camera Obscura: Dünyanın en büyükleri arasında olan bir görsel şölen sunan aynalar ve kameralar ile hazırlanmış muhteşem müze.



İskoç viskisi nasıl yapıldığını anlatan ve tadım deneyimi sunan dükkanlar ile yaşlandıkça değeri artan whiskylerin maliyetlerini öğrenmek dudak uçuklatmıştı.



Eteaket isimli muhteşem kafede oturup dinlenmeyi ise herkese öneririz, masalsı bir ortamda İngiliz çaylarını ve İskoçların ünlü shortbread isimli tereyağlı kurabiyelerini hatırladığımızda bugün bile aş eriyoruz:)




Haftasonu maça giderken etek giyen ve  yine etek giymiş kız arkadaşı ile el ele tutuşan İskoçları görmek hem çok eğlenceliydi hem de aslında toplumsal kültürlerin insan yaşamına "doğru" olarak oturttukları pek çok şeyin aslında değişken olduğunu deneyimlemek ,vizyonunu genişletmek  harikulade bir deneyimdi.



Orada bile nargile kafeye rastlamak ise tüm kültürlerin birbirini ne kadar etkilediğinin kanıtıydı. 



Biz bu geziden inanılmaz zevk aldık,zevk almakla da kalmadık muhteşem deneyimler edindik .
Dönüş yolunda sloganımıza sımsıkı sarılıp birbirimize "Yaşasın Gezmek!" demeyi de ihmal etmedik.



Gezemelerinizin bol, ağız tadınızın yerinde, sevdiklerinizin yanınızda olduğu nice gezileri birbirimize paylaşmamız dileklerimle :)


21 Mart 2014 Cuma

Bahar gelmiş hoşgelmiş!

Gönderen Mrs Little Sunshine zaman: 06:37 0 yorum
Bugün 21 Mart Baharın ilk günü...

Doğa uyanıyor, doğa ile birlikte içimizdeki çocuklar enerji dolmaya başladı bile:)

Bir dönem sona eriyor, yeni bir dönem başlıyor... 

Bu süreçte eğitim hayatım, iş hayatım oldukça zorlamış olsa bile birikmiş enerji yavaş yavaş güzel şeylere dönüşüyor.. Uzun zamandır yazamadığım bloguma yazacak zaman ayırarak basladım işe.

Balkonumdaki çiçekleri de görmeniz gerek hepsi fıkır fıkır, cıvıl cıvıl, enerji dolu baharı karşılıyor....

Hoşgeldin bahar, balkonumdan  güzel ülkeme tüm dostlarımın hayatına yayıl yayılabildiğin kadar!




15 Aralık 2013 Pazar

Geç kalmış bir Paris baladı.

Gönderen Mrs Little Sunshine zaman: 05:51 0 yorum
Dünya üzerinde ziyaret etmekten hiç sıkılmayacağın bir şehir var mı diye sorsanız, hiç tereddütsüz cevabım Paris olur sizlere!

Paris, ruhumun ahengini yakalayan bir şehir. Sokaklarından tarih taşan, hareketli ama koşuşturmayan, kibar insanlarla dolu, kafelerine oturup kahve içtiğinizde zamanı durduran bir şehir. Metrolarında sokak müzisyenlerinin  akordeon balatları çaldığı, kadınları çekici, yemekleri güzel, atmosferi şahane şehir! Müzik demişken lütfen aşağıya tık tık!


Paris kuşkusuz tam bir aşk şehri. İşte bu sebepledir ki eşim benimle tanışmadan önce gittiğinde Fransızları ukala bulurken, benimle gittiği vakit şehre bayılmıştı. (Şekil A bir kadının erkeğin hayatı üzerine etkisi :))

Ben bu güzel şehri kısa kısa da olsa 2 kez ziyaret ettim. Eşimle olan ilk ziyaretim , yanımda kocacım, arka planda şu anda çalan müzik , elimde kahvem ve önümde kruvasanım ile şehre aşık olmama yetmişti  bile. Devamında gelen peynir şarap seansları ile Paris ile olan ilişkimiz çoktan başlamıştı! :) Eiffel kulesinin gece gözümü alan ışıklarını ilk gördüğümde çığlık atıp eşime takılmıştım, bu kadar güzel olduğunu biliyordun ve beni daha önce  niye getirmedin  diye!

İlk ziyaretimizi tadı damağımızda kalan bir tereyağlı kruvasan ile noktaladık. Belkide bir daha hiç bulamayacağımız bir sokaktaki pastaneden aldığımız ve bölüştüğümüz 1 kruvasanı aylarca andık! (Kruvasan eşimin tercihiydi, ben melange li bir pasta almıştım  ve kruvasanın yanında esamesi bile okunmamıştı :))

2. ziyaretim kongre öncesi bölümden arkadaşlarımlaydı. Kızlar bir araya gelince ne yapar? Dedikodudan sonraki seçenekten bahsediyorum , evetttt alışveriş! :)

Chaps elysees 'in dükkanlarını talan ettiğimiz, kendimize cicibiciler aldığımız bu ziyarette ise nasıl olur da bir önceki ziyaretimizde kaçırdığıma akıl sır erdiremediğim  Laduree'yi keşfettim! Laduree oldukça ünlü, önünde Louis Vuitton'unkinden bile çok sıra olan  bir dükkan. Kesinlikle makaronları ile ünlü, ömrü hayatınızda bir gün mutlaka gidip yerinde denemelisiniz.

Paris'in nereleri ünlü nereleri ziyaret edebileceğiniz ile ilgili bir yazı olmayacak bu, onlar başka bloglarda:). Bana göre her insan bir şehrin başka bir özelliğine bağlanır bu sebeple şu restoranda yemek yiyin, şu müzeyi gezin demeyeceğim.

Paris sonsuz bir kaynak.Gidin mutlaka gidin! Ve ruhunuzun hangi kısmına hitap ediyorsa bu şehir, zulalayın zulalayabildiğiniz kadar, Pariste herkese yetecek kadar aşk, huzur, müzik, yemek, kahve, dostluk, mutluluk var!

 Audrey Hepburn'ün de dediği gibi " Paris is always a good idea!"





”Bu sitedeki içeriklerin/eserlerin her türlü telif hakkı saklıdır. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.Uymayanlar hakkında gerekli yasal işlem yapılacaktır.”


 

Our Pretty Story Copyright © 2011 Design by Ipietoon Blogger Template | web hosting